CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR VE DANIŞMANLIK

0 Paylaşımlar

“CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR VE DANIŞMANLIK” isimli yazımızda chyb nedir, tedavisi, psikolojik uyum, sosyal uyum, istatistikler, ailedeki etkileri, psikoterapi, psikolojik danışmanlık, müdahaleler vb. sorulara yanıt vermeye çalışacağız.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nelerdir? 

Toplum sağlığını olumsuz yönde etkileyen faktörlerden biri cinsel yolla bulaşan hastalıklardır (CYBH). Önemli bir sağlık problemi olan CYBH, cinsel birliktelik ya da yakınlaşma ile çiftlerin birbirlerine bulaştırdıkları tüm enfeksiyonları içermektedir. CYBH’nin başlıca bulaşma yolu korunmasız cinsel ilişkidir. Bu hastalıkların kan ürünlerinin transfüzyonu sırasında, temas ile veya gebelik sırasında anneden bebeğe geçebildiği bilinmektedir. CYBH sıklığı günden güne tüm dünyada özellikle gelişmekte olan ülkelerde hızla artmaktadır. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH), infertilite, pelvik inflamatuar hastalık (PID), yenidoğanda körlüğe neden olabilen göz enfeksiyonları, kanser ve hatta ölümle sonuçlanabilen durumlar oluşturan sağlık sorunudur (Bakır ve Kızılkaya, 2015; Çalışkan ve ark., 2015).

Otuzdan fazla bakteri ve virüsün cinsel temasla bulaştığı bilinmektedir. Bu patojenlerden sekizi CYBH’nin büyük bir çoğunluğu ile bağlantılıdır. Bu sekiz enfeksiyondan, trikomoniaz, sfiliz, klamidya ve gonore tedavi edilebiliyorken, HIV, hepatit B, Herpes Simpleks Virüsü (HSV) ve Human Papilloma Virüs (HPV) enfeksiyonlarının tedavisi bulunmamaktadır. Tedavisi olmayan/edilemeyen enfeksiyonlarda, semptomların hafifletilmesi gibi yöntemler kullanılmaktadır. Hastalıkların çoğu belirti ve bulgu vermeksizin seyrettiği için kişilerin belirlenmesi ve hastalık sıklığının saptanması zordur (Ayaz ve Zarakol, 2021; Sexually Transmitted İnfections [STIs], 2021). Demir ve Şahin’in (2014) çalışmasında en çok bilinen CYBH sırası ile; AIDS, sifiliz (frengi), gonore ve hepatit B’dir.

CYBH önlenmesi

CYBH önlenmesi ile ilgili Dünya Sağlık Örgütü (2021) şunları sıralamıştır:

  • Prezervatifler HIV de dahil olmak üzere CYBH’lere karşı en etkili korunma yöntemlerinden birini sunmaktadır. Prezervatifler ayrıca karşılıklı rızaya dayalı cinsel ilişkilerde istenmeyen gebeliklere karşı da koruma sağlar. Mümkünse tüm vajinal ve anal sekste prezervatif kullanılmalıdır.
  • Hepatit B ve HPV için güvenli ve oldukça etkili aşılar mevcuttur. Bu aşılar, CYBH önlenmesinde büyük ilerlemeler sağlamıştır. 2020’nin sonunda, HPV aşısı, çoğu yüksek ve orta gelirli 111 ülkede rutin bağışıklama programlarının bir parçası olarak tanıtılmıştır.
  • Herpes ve HIV’e karşı aşı geliştirmeye yönelik araştırmalar, erken klinik geliştirme aşamasında olan birkaç aşı adayı ile ilerlemiştir. Menenjiti (MemB) önlemeye yönelik aşının belsoğukluğuna karşı çapraz korumaya sahip olduğuna dair artan kanıtlar vardır. Klamidya, bel soğukluğu, frengi ve trikomoniyaz aşıları konusunda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
  • Bazı CYBH’leri önlemeye yönelik diğer biyomedikal müdahaleler arasında yetişkin erkek sünneti yer almaktadır.

CYBH teşhisi

Dünya Sağlık Örgütü CYBH’ler için doğru tanı testleri, yüksek gelirli ülkelerde yaygın olarak kullanıldığını bildirmektedir. Bunlar özellikle asemptomatik enfeksiyonların teşhisi için faydalıdır. Bununla birlikte, düşük ve orta gelirli ülkelerde tanı testleri büyük ölçüde mevcut değildir. CYBH’ler için şu anda mevcut olan tek ucuz, hızlı testler sifiliz, hepatit B ve HIV içindir. Hızlı frengi testi, bazı sınırlı kaynaklarda halihazırda kullanılmaktadır. Bir kişinin HIV ve sifiliz için tek bir parmak çubuğundan ve tek bir test kartuşu kullanılarak test edilebileceği hızlı bir ikili HIV/sifiliz testi artık mevcuttur. Diğer CYBH’ler için birkaç hızlı test geliştirilme aşamasındadır ve özellikle kaynakların sınırlı olduğu ortamlarda CYBH tanı ve tedavisini iyileştirme potansiyeline sahiptir.

CYBH tedavisi

Dünya sağlık örgütüne göre (2019) CYBH için etkili tedaviler:

  • Üç bakteriyel CYBH (klamidya, bel soğukluğu ve frengi) ve bir parazitik CYBH (trikomonas) genellikle mevcut tek doz antibiyotik rejimleriyle tedavi edilebilir.
  • Herpes ve HIV için mevcut en etkili ilaçlar, hastalığı tedavi edemeseler de hastalığın seyrini değiştirebilen antivirallerdir.
  • Hepatit B için antiviral ilaçlar virüsle savaşmaya ve karaciğerdeki hasarı yavaşlatmaya yardımcı olmaktadır.

Tedaviye uyum

Tüm hastalıklarda olduğu gibi CYBH’lerde de ilaç tedavisi başladığında hasta belirtilerin ortadan kalkması nedeniyle ilaçlarını yarıda kesebilmektedir. Hastaya tedaviyi tamamlamanın önemi konusunda eğitim verilmelidir. Tek doz tedavi seçeneklerinin kullanılması bu açıdan önem taşımaktadır. Hasta tedavisi tamamlanana dek cinsel ilişkiye girmemesi konusunda da bilgilendirilmelidir (Özgülnar, 2012).

Temaslı aranması ve cinsel eş veya eşlerinin izlenmesi

CYBH’lerin önlenebilmesi için hastanın cinsel eş veya eşlerinin belirlenmesi ve bu eşlerinin de tedavi edilmesi gereklidir. Eş tedavisinin amacı, hastayı ve cinsel eşini tedavi etmenin yanı sıra, eğitim vermek ve böylece CYBH’lerin bulaşma zincirini kırmaktır. Cinsel eş tedavisinde temel ilkeler şunlardır:

  • Hastanın cinsel eş veya eşleri herhangi bir belirti ya da bulgu olmasa bile tedaviye alınmalıdır.
  • Cinsel eş veya eşler hasta ile aynı patolojik etkene yönelik olarak tedavi edilmelidir.
  • Bu tedavi hastanın tüm cinsel eşlerine (varsa onların da diğer eşlerine) verilmelidir. Bu süreçte gerek hastaya gerek cinsel eşine, hastalık, korunma yolları, riskli cinsel davranışlar ve tedavi gibi konularda eğitim ve danışmanlık verilmelidir (Özgülnar, 2012).

İstatistikler

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2020 yılında dünya çapında her gün bir milyondan fazla kişiye CYBH bulaştığını, her yıl klamidya, gonore, sfiliz ve trikomoniaz’dan birine yakalanan tahmini 376 milyon yeni enfeksiyonlu birey olduğunu bildirmektedir (Sexually Transmitted İnfections (STIs), 2021).

Ülkemizde 1985 yılından 31 Ocak 2021 tarihine kadar doğrulaması testi pozitif tespit edilerek bildirimi yapılan 26.447 HIV (+) kişi ve 1974 AIDS vakası mevcuttur. Vakaların % 81.05’i erkek, % 18,95’i kadın olup % 15,6’sı yabancı uyruklu kişilerden oluşmaktadır. Vakaların en fazla görüldüğü yaş grubu  25-29 ve 30-34 yaş grubudur. Bulaş yoluna göre dağılımına bakıldığında, vakaların % 47,2’inin cinsel yolla bulaşmakta olduğu, cinsel yolla bildirilen bu vakaların % 68,8’inin bulaşma yolunun heteroseksüel cinsel ilişki olduğu bilinmektedir. Ayrıca, vakaların %1,1’inin bulaşma yolu damar içi madde kullanımı olup, % 51’3’ünün bulaş yolu bilinmemektedir. (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021a).

01 Ocak – 31 Aralık 2020 tarihlerinde ise 2076 HIV (+) kişi ve 46 AIDS vakası olmak üzere toplam 2122 vaka doğrulama testi pozitif tespit edilerek bildirilmiştir. Bildirimi yapılan vakaların % 84,63’ü erkek, % 15,36’sı ise kadındır. Vakaların % 14,13’ü yabancı uyrukludur. 2020 yılında bildirimi yapılan vakalardan 25-29 yaş grubu, diğer yaş gruplarına göre daha fazla sayıda bildirilmiştir. Yıllar itibarıyla hastalık trendinde artış izlenmektedir. 2014 yılında HIV pozitif kişi sayısı 1917 iken, 2020 yılında HIV pozitif kişi sayısı 2076 olmuştur. (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021). Ülkemizde sifiliz 2018 yılında 2393, 2019 yılında 2508 ve 2020 yılında 2177 vaka görülürken; gonore 2018 yılında 86, 2019 yılında 113 ve 2020 yılında 73 vaka; klamidya 2018 yılında 59, 2019 yılında 99 ve 2020 yılında 530 vaka bildirilmiştir (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021a).

Sağlık bakanlığı HIV/ AIDS istatistiklerinde ülke genelinde HIV/AIDS pozitif bireylerin sosyal damgalanma ve ayrımcılığa uğrama endişesi ile özellikle küçük illerde tanı ve tedavi hizmetleri almaktan kaçındığını bildirmiştir. Büyük illerde başvurdukları hastanelerde ise beyan ettikleri adres ile ikamet adresleri uyuşmadığını bu nedenle enfeksiyona yönelik coğrafi bölge ya da il dağılımı verileri gerçeği yansıtmayabilmekte olup ülke verileri üzerinden değerlendirme yapılmaktadır (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021a).

HIV/AIDS nedir?

Sağlık Bakanlığımız HIV/AIDS’i şu şekilde tanımlamıştır:

HIV (Human Immmunodeficiency Virus), Türkçe’de İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü olarak adlandırılan bir hastalık etkeni olarak tanımlamaktadır. Virüs insan bağışıklık hücrelerine nüfuz ederek bağışıklık sistemini zayıflatır ve fırsatçı enfeksiyonların görülmesine neden olur. HIV + (pozitif)  olmak, kişinin vücudunda İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü’nün bulunması demektir. Kişi hiçbir hastalık belirtisi olmaksızın uzun yıllar yaşamına devam edebilir (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021).

AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome) HIV tarafından oluşturulan, Türkçe’de “Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu” olarak adlandırılan bir hastalıklar tablosudur. Bağışıklık hücrelerinin yüksek düzeyde tahribatı sonucu fırsatçı enfeksiyonların ilerleyerek ciddi hastalık tabloları oluşturması durumudur. Erken tanı ve gelişen tedavi koşulları ile HIV pozitif kişiler AIDS dönemine geçmeden uzun yıllar yaşayabilmektedir. (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021).

HIV/AIDS nasıl bulaşır?

AIDS, HIV pozitif kişi ile korunmasız (kondom kullanılmadan) yapılan her türlü (oral, vajinal, anal) cinsel ilişkiyle, ortak kullanılan ve HIV enfekte enjektör veya steril edilmemiş cerrahi malzemelerle, enfekte kan ve kan ürünleriyle bulaşabilmektedir. Ayrıca HIV pozitif anneden bebeğe gebelik döneminde, doğum sırasında ya da doğum sonrasında emzirme ile de bulaşabilmektedir. (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021).

HIV/AIDS risk grubu

HIV pozitif kişinin partneri olanlar, korumasız cinsel ilişkiye girenler, riskli temas öyküsü bulunan kişiler, damar içi madde bağımlılığı ve ortak enjektör kullanımı olanlar, HIV pozitif gebelerin bebekleri risk altındaki grupları oluşturmaktadır. (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021).

HIV/AIDS’in bulaşmadığı durumlar

Dokunmak, tokalaşmak ve sarılmakla, gözyaşı, ter ve tükürükle, aynı yerde oturmak ve aynı havayı solumakla, aynı havuzu, tuvaleti saunayı ve duşu paylaşmakla, giysilerin ortak kullanılması ile tabak, çatal, kaşık bıçak ve bardak paylaşmakla, telefon kulaklığı ve kapı tokmağı ile sivrisinek, böcek sokması ve hayvan ısırması ile HIV bulaşmamaktadır. (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021).

HIV/AIDS’in evreleri

Enfeksiyon belli evrelerle seyretmektedir. Virüs vücuda alındıktan 1-6 hafta içerisindeki ilk çoğalma döneminde HIV enfeksiyonuna özgü olmayan ve değişken belirtiler gösteren akut enfeksiyona neden olmaktadır. 6-12 hafta içerisinde HIV’e karşı antikorlar gelişmektedir. Antikorlar hastalığın teşhisi açısından önem taşımaktadır. Antikorlar gelişene kadar geçen sürede, kanda virüs mevcuttur ve hasta bulaştırıcıdır. Kişide hiçbir belirti ve bulgunun olmadığı 6-13 yıl (ortalama 8-10 yıl) süren Asemptomatik dönemde bulgu yoktur ancak kişi bulaştırıcıdır. HIV enfeksiyonunda virüsü ortadan kaldıran bir tedavi henüz yoktur ancak virüsün çoğalmasını kontrol eden ilaçlar vardır. Tedaviye erken dönemde başlanması, düzenli takip ve tedavi ile bulaşın engellenmesi, kişinin yaşam süresinin uzaması, yaşam kalitesinin artması, HIV ile ilişkili hastalık ve ölümlerin azaltılması sağlanabilmektedir. Ayrıca doğumdan önce anneye ve doğum sonrası bebeğe uygulanan koruyucu tedavi ile anneden bebeğe HIV bulaş büyük ölçüde önlenebilmektedir. (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021).

HIV enfeksiyonun son basamağı AIDS dönemidir. Bu dönemde bağışıklık eksikliği iyice belirgin bir hale gelir, fırsatçı enfeksiyonlar veya bazı özel tür kanserler ortaya çıkabilir. Özellikle bu dönemde fırsatçı enfeksiyonların tanısı,  tedavisi ve önleyici tedavi önemlidir. (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021).

HIV/AIDS enfeksiyonundan korunma yolları nelerdir?

HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır. Korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur.

Cinsel yolla bulaştan korunma için;

  • Güvensiz ve korunmasız cinsel temastan kaçınılması,
  • Tek eşlilik,
  • Cinsel ilişki sırasında kondom kullanılması gerekmektedir.

Kan yolu ile bulaştan korunma için;

  • Taraması yapılmış HIV(-) kan ve kan ürünlerinin kullanılması,
  • Tek kullanımlık steril enjektör ve cerrahi malzemelerin kullanılması,
  • Ortak enjektör kullanımından kaçınılması gerekmektedir.

HIV (+) gebeden bebeğe bulaşın önlenmesi için;

  • Uygun tedavi ve takibinin yapılması, doğumun sezaryan şeklinde planlanması,
  • Doğumdan önce anneye ve doğum sonrasında bebeğe ilaç tedavisi başlanması,
  • Annenin bebeğini emzirmemesi gerekmektedir. (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, 2021).

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların önlenmesi ve kontrolü;

  • Cinsel sağlık değerlendirmesi ve risk altındaki kişilerin cinsel davranışlarında değişiklikler ve uygun önleme hizmetlerinin kullanılarak kişilerin eğitimi ve kişilere danışmanlığın sağlanması
  • Aşıyla önlenebilir CYBH riski taşıyan kişilerin maruziyet öncesi aşılanması,
  • Asemptomatik olan enfekte kişilerin ve CYBH ile ilişkili semptomları olan kişilerin belirlenmesi,
  • Enfekte kişilerin tanısı, tedavisi, danışmanlığı ve takibi,
  • CYBH ile enfekte olan kişilerin cinsel partnerlerinin değerlendirilmesi, tedavisi ve danışmanlığı olmak üzere beş ana stratejiye dayanmaktadır (Workowski ve Bolan, 2015).

Ülkemizdeki sağlık kuruluşlarına ulaşım

Ülkemizde 2019 yılında gerçekleştirilen HIV-AIDS Kontrol Programında (2019-2024) HIV-AIDS’in önlenmesi adına yapılan çalışmaların bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Türkiye’de HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan diğer enfeksiyonların kontrolü ve yayılımını önlemek amacıyla, ulusal politikaları belirlemek, bu doğrultuda ulusal eylem planının hazırlanmasına yönelik tavsiye kararları almak, sektörler arası işbirliğini ve koordinasyonu sağlamak amacıyla Ulusal AIDS Komisyonu (UAK) kurulmuştur.
  • Küresel fon çalışmaları kapsamında; 2005 yılından itibaren Ankara, İstanbul, İzmir ve Trabzon illerinde, yüksek risk altındaki topluluklar başta olmak üzere bütün topluma yönelik olarak HIV/ AIDS konusunda ücretsiz danışmanlık ve test hizmetleri ile koruyucu hizmet sunumunun amaçlandığı Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezleri (GDTM) kurulmuştur. Bu merkezlerin kurulmasıyla hem sağlıklı toplumun hem de HIV/AIDS riski altındaki grupların kaliteli ve koruyucu sağlık hizmetlerine ulaşması kolaylaştırılmıştır.
  • Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların kontrolüne yönelik yürütülen faaliyetlere bilimsel destek sağlamak amacıyla Sağlık Bakanlığı’nca Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar Bilim Kurulu oluşturulmuştur.
  • Genel Sağlık Sigortası uygulamasına geçilerek tüm vatandaşların sağlık giderleri ödeme güvencesi altına alınmıştır.
  • Sağlık Bakanlığı tarafından HIV/AIDS Tanı Tedavi Rehberi yayımlanmıştır.
  • Ulusal Stratejik Plan oluşturulmak üzere çalışmalar yürütülmüştür.
  • GDTM’lerin sayılarının artırılması kapsamında Ankara, İstanbul, Bursa, İzmir ve Mersin illerinde yeni GDTM’ler faaliyetlerine başlamıştır.
  • Turizm sektörünün yoğunlaştığı, yurtdışı gidiş gelişin ve nüfus hareketliliğinin yüksek olduğu illerimizde de yeni test merkezlerinin oluşturulması çalışmaları devam etmektedir.
  • HIV/AIDS’i erken dönemde yakalamak ve uygulamada standardizasyonu sağlamak amacıyla “HIV/AIDS Tanı Kılavuzu” yayımlanmıştır.

Psikolojik Uyum

Psikolojik uyum; hastanın yaşamında elde ettiği kayıplar, kazançlar, mücadelelerle ilişkili biyolojik ve psikolojik boyutları olan bir süreçtir (akt. Başoğlu ve ark., 2020). HIV pozitif çıkması bireylerde psikolojik ve sosyal travmaya neden olarak bireylerin hastalığa psikolojik uyumunu güçleştirmektedir. Hastalığın niteliği, anlamı, çağrışımları, bulaşıcı ve ölümcül olması çaresizlik, inkâr ve terk edilme tepkisine yol açabilmektedir (akt. Başoğlu ve ark., 2020; Saadat ve ark.,2015)

Bu bireyler; hastalığın neden başlarına geldiği gibi öfke düşünceleri, sosyal ortamlarda damgalanma ve ölüm korkusu ve aile üyelerine ve çalışma ortamlarındaki bireylere durumunu nasıl anlatacağı, statü veya işlerini kaybetme gibi konularda endişeler yaşayabilmektedirler. Ayrıca bu hastaların çoğu damgalanma korkusuyla durumlarını açıklamak istememektedirler ve HIV’in yayılmasını engelleyecek davranışlar sergileme konusunda isteksiz hissedebilmektedirler. Bazı hastaların ise damgalanma korkusuyla tedavi için yakın hastanelere gitmeye cesaret edemediği ve sağlık personelinden danışmanlık almaya bile gitmediği belirtilmektedir. Bu hastalarda; geleceğe yönelik planlarda, hedeflerde ve rollerde, arkadaşlık ilişkilerinde, günlük rutinlerde, sağlığın sürdürülmesinde, aktivitelerde ve fiziksel görünüşte değişimin yanı sıra, mali kaynaklarda ve mutlu edici davranışlarda kayıplar gibi kişisel değişim olayları da görülmektedir. Özellikle hastalarda mental sorunlar, benlik saygısının azalması, kırılganlığın artması, sosyal izolasyon, uyku bozuklukları en çok karşılaşılan psikolojik uyum sorunlarındandır. Hastaların bu süreçte yaşadıkları sosyal damgalanma ve ayrımcılık, sosyal destek eksikliği ve özgüven eksikliği onları depresyon, anksiyete, karamsarlık, emosyenel sıkıntı gibi ruh sağlığı sorunlarına yatkın hale getirebilmektedir (akt. Başoğlu ve ark., 2020).

Hastaların tanı konulmasının hemen ardından sağlık davranışlarını değiştirme ve hastalık ve tedaviyle ilişkili stres faktörleri yaşama, eksik veya yanlış bilgilerle karar verme, tedavi yan etkileri ve ölümcül bir hastalık tanısı alma gerçeği ile yüzleşme gibi sorunlarla karşılaştıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca sorunlara bağlı olarak hastalarda sıklıkla yüksek düzeyde depresyon, anksiyete ve post travmatik stres bozukluğu gibi semptomlarının görüldüğü belirtilmektedir (Moskowitz ve ark., 2013).

Sosyal Uyum

HIV/AIDS’li bireylerde sosyal rollerin kalitesini bireyin fiziksel ve psikolojik sağlık durumu etkilemektedir. Sosyal uyum ve sosyal roller, HIV risklerini azaltmaya ve sağlık arama davranışlarını optimize etmeye yardımcı olabilecek sosyal faktörlerdendir. Bu nedenle HIV’i önlemde ve AIDS’i tedavi etmede sosyal uyum çok önemlidir (akt. Başoğlu ve ark., 2020).

Hastaların sosyal damgalanmaya maruz kalması sosyal rollerinin kalitesini olumsuz etkileyebilmektedir (Oran ve Şenuzun, 2008). HIV/AIDS’in bulaşma yolları ile ilgili yanlış ve/veya yetersiz bilgi hastaların sosyal damgalanma yaşamlarına neden olmaktadır. Bu nedenle HIV/AIDS’li bireyler; iş, aile, yakın çevre, tıbbi bakım, ekonomik ve sosyal destekler, benlik saygısı, fiziksel ve duygusal temas, geleceğe ilişkin amaçlar, yaşam tarzı değişiklikleri, eğitim, cinsel partner gibi pek çok alanda yaşamıyla ilgili kayıplar yaşayabilmektedir. Tüm bu kayıplar bireylerin fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan daha fazla zarar görmelerine neden olabilmektedir (Köse ve ark 2012; Oran ve Şenuzun, 2008).

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Ruhsal Problemlerle İlişkisi

HIV pozitif bireyler, depresyon, anksiyete, madde kötüye kullanımı ve HIV ile ilişkili demans kompleksi gibi nörobilişsel bozukluklar dahil olmak üzere zihinsel bozukluklara sahip olma veya bunları geliştirme riski daha yüksektir. Ruhsal bozukluklar, hastalığın ilerlemesini hızlandırabilir, ilaca uyumu engelleyebilir ve hastalığın başkalarına bulaşmasına yol açabilecek riskli davranışları artırabilir. HIV/AIDS, akıl hastalığı ve riskli davranışlar arasındaki güçlü ilişki nedeniyle, HIV pozitif bireylerin akıl sağlığı sorunları için etkin bir şekilde tedavi edilmesi önemlidir (akt. Stockton ve ark., 2015).

Genel popülasyona kıyasla HIV’li kişilerde özellikle anksiyete ve depresif bozukluk oranları yüksektir. HIV pozitif bireyler arasında anksiyete bozukluklarının oranları %43 ve klinik depresyon oranları %50 bulunmuştur. Ayrıca tanılı kişilerde klinik olarak anlamlı stres etkeni oranları ve zayıf psikolojik iyi oluş göstergeleri belgelenmiştir (akt. Brandt ve ark., 2013).

Sahra altı Afrika’da HIV bulaşmış kadınlar arasında depresyonun klinik hastalık ilerlemesi ve mortalite üzerindeki rolünü inceleyen bir çalışmada HIV ile enfekte hamile kadınlar arasında HIV durumlarını öğrendikten yaklaşık 2 ay sonra yüksek bir depresif semptom prevalansı (%43) bulunmuştur buna ek olarak yarısından fazlası (%57) hamilelik sırasında veya hamilelik sonrasında en az bir kez depresyon bildirmiştir (Antelman ve ark., 2007)

HIV ile ilişkili depresyonun, bazıları nörotropik hastalık sürecinin kendisinin bileşenleri olabilen birçok nedeni vardır. Virüs, beynin duygulanım ve ruh halinin düzenlenmesinde doğrudan yer alan subkortikal bölgelerine zarar verebilir. Ek olarak, HIV pozitif bireyler sıklıkla kronik hastalık ve olumsuz damgalanma ile ilişkili artan psikososyal stres yaşarlar (Lawler ve ark., 2011). Hissedilen damgalanmadaki artışlar (kamu tutumları, olumsuz benlik imajı ve ifşa endişeleri ile ilgili endişeler), kişinin kendi bildirdiği depresyon, kaygı ve benlik saygısı ile ilişkili bulunmuştur (Varni ve ark., 2012). Damgalanmanın stresinden kaçınmak için kişinin sosyal ağlarla ilişkisini kesmesi de ayrıca depresyon ve anksiyeteye yol açmaktadır (akt. Joe ve ark., 2019). Damgalanma deneyimleri kişisel ilişkilerin ötesine geçmekte ve ne yazık ki tıbbi ve ruhsal sağlık hizmeti sağlayıcıları tarafından da uygulanmaktadır. HIV testi pozitif çıkan 2466 kişiden oluşan bir örneklemde, %26’sının bir sağlık hizmeti sunucusu tarafından algılanan ayrımcılığa maruz kaldığını ve %8’inin hizmetlerden mahrum bırakıldığını bildirmiştir. Danışmanlığa özgü çalışmalarda, danışmanlar HIV/AIDS’i tartışmaktan ve tanılı danışanlara uzun süreli sosyal temas konusunda rahatsızlık duyduklarını bildirmişlerdir (akt. Joe ve ark., 2019). Danışmanların bu rahatsızlıklarının temelini ise bilgi eksikliği ve korku oluşturmaktadır (Joe ve ark., 2019).

HIV pozitif çıkması bireylerde psikolojik ve sosyal travmaya neden olarak bireylerin hastalığa psikolojik uyumunu güçleştirmektedir. Hastalığın niteliği, anlamı, çağrışımları, bulaşıcı ve ölümcül olması çaresizlik, inkâr ve terk edilme tepkisine yol açabilmektedir. Bu bireyler; hastalığın neden başlarına geldiği gibi öfke düşünceleri, sosyal ortamlarda damgalanma ve ölüm korkusu ve aile üyelerine ve çalışma ortamlarındaki bireylere durumunu nasıl anlatacağı, statü veya işlerini kaybetme gibi konularda endişeler yaşayabilmektedirler. Ayrıca bu hastaların çoğu damgalanma korkusuyla durumlarını açıklamak istememektedirler ve HIV’in yayılmasını engelleyecek davranışlar sergileme konusunda isteksiz hissedebilmektedirler. Bazı hastaların ise damgalanma korkusuyla tedavi için yakın hastanelere gitmeye cesaret edemediği ve sağlık personelinden danışmanlık almaya bile gitmediği belirtilmektedir. Bu hastalarda; geleceğe yönelik planlarda, hedeflerde ve rollerde, arkadaşlık ilişkilerinde, günlük rutinlerde, sağlığın sürdürülmesinde, aktivitelerde ve fiziksel görünüşte değişimin yanı sıra, mali kaynaklarda ve mutlu edici davranışlarda kayıplar gibi kişisel değişim olayları da görülmektedir. Özellikle hastalarda mental sorunlar, benlik saygısının azalması, kırılganlığın artması, sosyal izolasyon, uyku bozuklukları en çok karşılaşılan psikolojik uyum sorunlarındandır. Ayrıca HIV’in doğrudan sosyal iletişim ve psikolojik sorunlara neden olma etkisine ek olarak, ART ilaç yan etkisi de bu sorunların gelişmesinde hazırlayıcı bir faktör olabilmektedir (akt. Başoğlu ve ark., 2020).

HIV ile yaşayan kişilerde ruh sağlığı sorunlarının ortaya çıkmasının veya var olan sorunların artmasının sebepleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Ruh sağlığı hizmetleri almakta sorun yaşamak.
  • İzolasyonla sonuçlanan sosyal destek kaybı yaşamak.
  • İstihdam kaybı yaşamak veya işte performans gösterebilmekle ilgili endişeler.
  • HIV teşhisini başkalarına anlatmak zorunda kalmak.
  • HIV ilaçlarını ve tıbbi tedaviyi yönetme.
  • İlişkilerin kaybı veya sevdiklerinizin ölümü dahil olmak üzere kayıplarla başa çıkmak.
  • HIV/AIDS ile bağlantılı damgalanma ve ayrımcılığa maruz kalmak.
  • HIV ve ilgili enfeksiyonların beyni ve sinir sisteminin geri kalanını da etkilemesi.
  • HIV tedavisinde kullanılan bazı ilaçların kişinin ruh sağlığını etkileyen yan etkilerinin olması.

 Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Romantik İlişkiler ve Aile İlişkisi Üzerine Etkisi

HIV/AIDS bir aile hastalığıdır ve ailenin bir üyesinde HIV/AIDS olduğunda, bu etki tüm ailede hissedilebilir. Ayrıca aile, hastalığın hasta üzerindeki etkisini belirleyen en önemli faktördür. Aile desteği, finansal tavsiye, açıklama sürecinde destek, günlük rutin faaliyetlerde yardım, tıbbi yardım veya psikolojik destek gibi aileden gelecek her türlü destek kişinin hastalıktan etkilenme düzeyiyle yakından ilişkilidir (Köse ve ark., 2012).

Yapılan bir çalışmada HIV ile yaşayan aileler ekonomik zorluklar yaşadığı ve buna ek olarak genellikle muazzam bir sosyal baskı ve ayrımcılığa maruz kaldıkları bulunmuştur. Nijerya’da, ailenin bir üyesi HIV pozitif olduğunda, diğer köylülerin tüm aileyi “AIDS ailesi” olarak etiketledikleri, Tayland’da da hastalık ifşa edilirse, tüm ailenin itibarını kaybetmekten korktukları çalışmalarda gösterilmiştir (akt. Li ve ark.,2006).

İncelenen bir çalışmada hastaların sadece yarısının HIV durumunu eşleriyle paylaştığı bulunmuştur. Aynı çalışmada katılımcıların üçte biri bu bilgilerin hastaya yakın olanlarla paylaşılması gerektiğine inandığını söylemiştir. Yapılan bir başka çalışmada HIV heteroseksüel kişilerin cinsel partnerlerinin risk altında olduğunun farkında olduklarını ve sadece %24’ünün bunu partnerlerine söyledikleri bulunmuştur. Yürütülen diğer bir çalışmada, hastaların yalnızca %40’ı HIV durumlarını partnerlerine açıkladıklarını söylemiştir. Bunun sebebi de hastaların partnerlerinden alacakları tepki konusunda endişeli olmaları olarak açıklanmıştır (akt. Köse ve ark., 2012).

Psikolojik Destek ve Danışmanlık Süreçleri

Türkiye’de yapılan bir çalışmada HIV/AIDS ile yaşayan kişilerin yaşam kalitesi ve sosyal desteği değerlendirilmiştir. Hastaların yaşam kalitelerinin düşük olduğu ve aileden algıladıkları sosyal desteğin orta düzeyde olduğu saptanmıştır. Bu sonuçlara göre, dünyanın geri kalanı tarafından damgalanan bir hastalığı olan bireylerin, bu bireylerin ailelerinin ve bakıcılarının başa çıkma konusunda desteğe ve eğitime gereksinim duydukları söylenebilir (Nazik ve ark., 2013).

Psikoterapi

Uzun Süreli Hedefler

  • Tıbben fiziksel durumu dengelemek.
  • Kederli süreç boyunca çalışmak ve kendi ölümünün gerçekliği ile barış içinde yüzleşmek.
  • Kendine bakım verenlerden gelen duygusal desteği, öfke içinde onları itmeden kabul etmek.
  • Geri kalan zaman sınırlı bile olsa, hayatı doya doya yaşamak.
  • Pasif-agresif veya aktif direniş olmadan tıbbi tedavi kürü ile iş birliği içinde çalışmak.
  • Teşhis durumu ve normal yaşam hakkında olabildiğince bilgi sahibi olmak.
  • Tıbbi durum ile ilişkili korku, anksiyete ve endişeyi azaltmak.
  • Hastalığı kabul etme ve gerekli sınırlamalar ile hayata adapte olmak.
  • Tıbbi durumun gelişiminde psikolojik veya davranışsal faktörlerin rolünün kabulü ve bu faktörlerin çözümüne odaklanmak.

Kısa Süreli Hedefler

  • Tıbbi durumun, öyküsünü, belirtilerini ve tedavisini tanımlamak.
  • Tıbbi durumla ilişkili duyguları tanımak.
  • Tetiklenen duyguları, aile üyeleriyle paylaşmak.
  • Kayıpları ve sınırlamaları belirlemek.
  • Yas ve kayıp sürecini aşamalı olarak anlamak.
  • Gerçekliğin kabulünü ve tedavi ihtiyacını açıklamak.
  • Stresle baş etme becerisi kazanmak.
  • Daha stresli reaksiyonlara yönelik kaymaları önlemek için becerileri öğrenmek ve uygulamak.
  • Uyum sağlamak için önemli diğer kişilerle çabaları paylaşmak.
  • Sosyal, üretken ve eğlence faaliyetlerine katılmak.
  • Rahatlık ve umut kaynağı olarak inanç temelli aktivitelere katılmak.
  • Destek gruplarına katılmak.
  • Partner ve aile üyelerinin yer aldığı destek grubuna katılmak.
  • Huzuru tetikleme ve gerilimi azaltma aracı olarak olumlu görüntüleri uygulamak.
  • Başa çıkma becerilerini ve geçmişte yararlı olan duygusal destek kaynaklarını belirlemek.
  • Olası ölümle ilişkin ciddi korkularını danışanın partnerine ve aile üyelerine ifade etmek.
  • CYBH açısından yüksek riskli davranışları bildirmek.
  • Fiziksel sağlık üzerinde olumsuz etkisi olan duygusal sıkıntı kaynaklarını belirlemek.

Bilgi-Motivasyon-Davranışsal (IMB) Beceri Modeli

HIV için herhangi bir aşı veya tedavi yapılmadığı ve bunun çok sayıda ekonomik, sosyal ve kültürel sonuçları olduğu sürece, bu hastalıkla baş etmenin en etkili yolu önleme yöntemleri gibi görünmektedir. AIDS hastalığının önlenmesinde anahtar faktör, yüksek riskli davranışların olasılığını azaltmak için davranışsal modeller uygulamaktır. Bilgi-motivasyon-davranışsal (IMB) beceri modeli, AIDS önleme çalışmalarında zengin bir altyapıya sahip verimli bir modeldir. IMB modeli, HIV/AIDS’in önlenmesiyle ilgili üç ana davranış göstergesi olduğu varsayımına dayanmaktadır. Enfeksiyon bulaşma yöntemleri ve enfeksiyonu bulaştırmaya yönelik önleme araçları hakkında bilgi sahibi olmak, önleyici davranışlar için temel faktörlerdir. İkinci temel unsur, bireyin AIDS önleyici davranışlarla ilgili bilgileri uygulamaya koyma motivasyonudur. Sonuç olarak, enfeksiyonu önlemeye yönelik öğrenme becerileri, bilgili ve motive olmuş bireyler arasında önleyici davranışları öngören bir diğer önemli unsurdur (akt. Asadi ve ark., 2021).

Maneviyat ve Dinin/İnancın Etkisi

HIV/AIDS hastasıyla yapılan niteliksel bir çalışmada; hastalar, bu hastalık sürecinde Tanrı’nın kendilerini desteklediklerini düşündüklerini belirtmişlerdir. Bu çalışmada, hastalar bu desteği, Tanrı’nın korunmasız cinsel ilişkiden uzak durma, madde bağımlılığını durdurma, eşlik eden koşulları yönetme ve huzursuzluktan kaçınma gibi sağlıklı davranışları sürdürmeleri için onlara yardım etme ya da güç verme olarak açıklamışlardır. Ayrıca Tanrı’nın, viral yüklerini düşük tutarak, doğrudan sağlıklarına müdahale ettiklerini ve bu doğrultuda duygusal sıkıntılarının hafiflediğini açıklamışlardır (akt. Başoğlu ve ark., 2020). Szaflarski çalışmasında (2013), maneviyat ve dinin/inancın HIV damgalanma inancı ve stresi ile baş etmeyi olumlu ya da olumsuz etkileyebileceğini belirtmektedir. Bu çalışmada maneviyat ve dinin/inancın HIV/AIDS’li hastalarda hastalığın ilerlemesini, fiziksel ve zihinsel sağlığı ve yaşam kalitesini etkilediği belirtilmektedir. Aynı çalışmada; bazı çalışma sonuçlarında maneviyat ve inanç düzeyinin yüksek düzeyde olmasının; daha az psikolojik sıkıntı ve ağrıya, daha fazla enerji ve yaşama isteğine, daha iyi bilişsel ve sosyal işlevselliğe neden olduğu gösterilirken, bazı çalışmalarda ise bireyin HIV’i Tanrı’nın bir cezası olarak görmesine ve antiretroviral tedaviyi reddetmesine neden olabileceğinin gösterildiği belirtilmektedir (Szaflarski, 2013).

Öz-Yönetim Becerisi Kazandırma

HIV/AIDS’li bireylere danışmanlık sürecinde öz-yönetim becerisi kazandırmanın faydalı olabileceğini söyleyen çalışmalar vardır. Öz-yönetim, bireylerin kronik bir hastalığı yönetmek için meşgul oldukları dinamik, etkileşimli ve günlük bir süreçtir. Öz-yönetim; bireyin, aile, toplum ve sağlık profesyonelleri ile birlikte, semptomları, tedavileri, yaşam tarzı değişikliklerini ve sağlık koşullarının psikososyal, kültürel ve ruhsal sonuçlarını yönetme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. HIV/AIDS’li bireylerin öz-yönetimi; ilaç tedavisine uymayı, diyet ve egzersiz gibi sağlıklı yaşam biçimi davranışları kazanmayı, kendi kendini izlemeyi, anksiyete, depresyon, damgalanma ile baş ederek olumsuz durumların azaltılmasını, olumlu sosyal ve aile ilişkilerinin geliştirilmesini içerir (akt. Başoğlu ve ark., 2020). Sosyal desteğin, hastalığın gidişatı üzerinde büyük etkisi vardır. Yeterli sosyal destek ve olumlu kişiler arası ilişkiler bu bireylerin fiziksel ve zihinsel sağlık sonuçlarını olumlu yönde etkilerken, sosyal desteğin yeterli olmaması ise bağışıklık sisteminin bozulmasını artırarak olumsuz yönde etkilemektedir (Başoğlu ve ark., 2020).

Cinsel Sağlık/Üreme Sağlığı Danışmanlığı Adımları (İikk)

CYBH’lerin tanı ve tedavisi sırasında hastalığın bulguları, seyri ve hastanın gerekli tedaviye uyum sağlaması etkili bir danışmanlıkla gerçekleşebilir. Danışmanlık için özel bir zaman ayrılması gerekse de pek çok kez uygun yer ve zaman olmadığı şeklinde bir engel öne sürülmektedir. Hastanın muayene sürecinin danışmanlık için kullanılması, yakalanmış önemli bir fırsat olabilir. Özellikle hastanın riskli cinsel davranışlarının değişmesine yönelik bilgilendirme, tek eşlilik ve önemi, tedaviye uyum, cinsel eş veya eşlerinin tedavi edilmesi gerektiği, kondom kullanımı konuları hasta muayene edilirken danışmanlık yapılabilir (Özgülnar, 2012).

Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE/HIV/AIDS) katılımcı kitabında (2009) danışmanlık adımlarını şu şekilde tanımlanmıştır:

İlişki Kurma

  1. Hoş geldiniz deyin.
  2. Giriş yapın.
  3. Cinsellik konusunu açın.
  4. Gizli kalacağını açıklayın.

İnceleme

  1. Hizmet alıcının ihtiyaçlarını, risklerini, cinsel yaşamını, sosyal bağlarını ve durumları inceleyin.
  2. Hizmet alıcının bilgisini değerlendirin ve gerekliyse bilgilendirin.
  3. Hizmet alıcıya gebeliği veya HIV ve CYBE riski konularını anlaması için destek verin.

Karar verme

  1. Hizmet alıcının hangi kararları almaya ihtiyacı olduğunu belirleyin.
  2. Hizmet alıcının her karar için seçeneklerini belirleyin.
  3. Faydaları, dezavantajları ve sonuçları tartışın.
  4. Hizmet alıcıya kendi kararlarını alması konusunda destek verin.

Kararı Uygulama

  1. Kararın uygulanması için somut ve anlaşılır bir plan hazırlayın.
  2. Hizmet alıcının karar verirken ihtiyacı olacak becerileri tanımlayın.
  3. Hizmet alıcının uygulama becerisine ihtiyaç varsa öğretin.
  4. İzlem için bir plan yapın.

REDStory Müdahalesi

HIV/AIDS, hem çocukları hem de yetişkinleri etkileyen bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Okul çocukları, diğerlerinin yanı sıra cinsel istismar, HIV pozitif kan transfüzyonları ve sterilize edilmemiş iğnelerle enjeksiyonlar da dahil olmak üzere farkında olmadıkları çok sayıda yoldan HIV/AIDS’e yakalanma riski altındadırlar. Okul ortamlarındakiler de dahil olmak üzere çocukların, bilgi sahibi olmayabilecekleri çeşitli yollardan HIV/AIDS kapma riski altında oldukları bilinmektedir. Bu verilerden yola çıkılarak, rasyonel duygusal dijital hikaye anlatımı terapisinin (REDStory) Nijeryalı okul çocukları arasında HIV/AIDS bilgisi ve risk algısı üzerindeki etkinliğini incelenmiştir. Tedavi sonrası çalışmanın sonuçları, REDStory müdahalesinin, bekleme listesindeki kontrol grubundakilere kıyasla tedavi grubundaki okul çocukları arasında HIV/AIDS risk algısını ve bilgi derecesini önemli ölçüde iyileştirdiği gösterilmiştir. Ek olarak, takip sonuçları, tedavi grubundaki okul çocuklarının, HIV/AIDS konusunda gelişmiş bilgi ve risk algısı açısından REDStory müdahalesinin üzerlerindeki önemli etkisini sürdürdüğünü göstermiştir. Çalışma sonuçları, Nijeryalı okul çocukları arasında HIV/AIDS risk algısını ve bilgisini geliştirmek için REDStory uygulamasının faydalı olduğunu ve bu nedenle daha fazla klinik fayda ve uyumu sağladığı söylenebilir (Ezegbe ve ark., 2019).

REDStory, 1955 yılında Dr. Albert Ellis tarafından geliştirilen rasyonel duygusal davranış terapisinden (REBT) türetilmiştir. REDStory müdahalesinde, HIV/AIDS hakkında önemli gerçekler (örn. bulaşma modu, belirtiler, semptomlar, önleme ve yönetim yaklaşımları) sağlamak için Facebook ve YouTube gibi sosyal medya platformlarından HIV/AIDS görsel-işitsel kaynaklarıyla rasyonel-duygusal eğitimi entegre edilmiştir. REDStory müdahalesi, okul çocuklarının HIV/AIDS hakkındaki bilgilerini geliştirmek ve HIV/AIDS ile yaşayan bireylerin yaşanmış deneyimlerinden öğrenmelerine yardımcı olmak için HIV/AIDS hikayeleri ve bilgiler içeren video klipler kullanılmıştır. Ayrıca, REDStory, okul çocuklarına akranları ve cinsel zorluklar tarafından yaratılan kaygının üstesinden gelmelerinde yardımcı olmayı da amaçlamıştır. Bu tür bir kaygı, HIV/AIDS hakkında bilgi edinilmesini ve bilginin saklanmasını belirti, semptomlar, önleme ve kontrol açısından engelleyebilir. Bilgiye maruz kalma, okul çocuklarının korunmasız seks ve uyuşturucu kullanımı gibi yüksek riskli davranışlara açık hale getiren bu yaşam tarzlarından kaçınmasına yardımcı olabilir (Ezegbe ve ark., 2019).

Hipnoterapi Uygulaması

HIV pozitif olmanın damgalanmasından kaynaklanan stres, hastalığın ilerlemesine katkıda bulunur. Güçlü bir zihin-beden bağlantısının ve dolayısıyla stres ile hastalığın ilerlemesi arasında var olduğuna dair önemli ampirik kanıtlar vardır. Bu nedenle, pozitif ruh hali setlerine yol açan hipnoterapötik müdahaleler ve stresi kontrol etmek, HIV pozitif bireylerde hastalığın ilerlemesi üzerinde durdurucu etkilere sahip olacaktır. Hipnoterapi, özne hipnoz halindeyken kullanılan belirli terapötik amaçlara ve belirli tekniklere sahip bir tedavi yöntemidir. Hipnoz kullanılarak bilinçaltına erişim sağlandığında, eski işlevsiz hatıraların, travmaların, olumsuz ve sıkıntılı duyguların vb. geri getirilmesine, çözülmesine ve yeniden eğitilmesine yardımcı olan stres düzeylerinde bir azalma ile birlikte daha derin bir gevşeme düzeyi elde edilir. Hipnoterapi tekniklerini tanımlarken, farklı formlarında gevşeme, transı başlatma ve derinleştirme yöntemi olarak vurgulanmıştır. Aşamalı gevşeme, transa başlama için bir motivasyon tekniği olarak kullanılmıştır. Pozitif düşüncenin uyarılması için hipnoterapötik müdahale kullanılmıştır. Bu araştırma için, Aşamalı Kas Gevşemesi (PMR), ego güçlendirme, güdümlü imgeleme, görselleştirmenin bir kombinasyonu; duyusal imgeleme-şartlandırma teknikleri kullanılmıştır (Biswas, 2011).

Mevcut araştırma, klinik hipnoterapi yoluyla pozitif düşünce indüksiyonunun, PLWHA’nın (HIV/AIDS ile yaşayan bireyler) bağışıklık parametrelerinin yanı sıra başa çıkma stratejilerinin kullanımı üzerindeki etkisini incelemek için yola çıktı. Bulgular, olumlu düşünce müdahalesi ile hem başa çıkma stratejileri hem de bağışıklık parametreleri üzerindeki puanların önemli ölçüde arttığını göstermiştir. Sonuç, klinik hipnoterapötik müdahalelerin ardından kabul, zihinsel ve davranışsal olarak geri çekilme, daha fazla sosyal ve araçsal destek arama, duygulara açıklık getirme, mizah vb. gibi başa çıkma stratejilerinin kullanımının arttığını gösterdi. Bir başa çıkma stratejisi olarak stresli olayın gerçekliğinin inkar edilmesi pozitif düşünce terapisi nedeniyle de iyileşmiştir (Biswas, 2011).

Kaynakça

Antelman, G., Kaaya, S., Wei, R., Mbwambo, J., Msamanga, G. I., Fawzi, W. W. ve Fawzi, M. C. S. (2007). Depressive symptoms increase risk of HIV disease progression and mortality among women in Tanzania. Journal of acquired immune deficiency syndromes (1999), 44(4), 470.

Asadi, M. M., Akbari, M., Mohammadkhani, S. ve Hasani, J. (2021). Emotion Efficacy Improves Prediction of HIV/AIDS Risky Behaviors: A Modified Information-Motivation-Behavioral Skills Model. Journal of Rational-Emotive & Cognitive-Behavior Therapy, 1-18.

Ayaz, Ç. M. ve Zarakol, P. (2021). Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma stratejileri. Sain Güven G, Yıldız P, (Ed.) . Periyodik Sağlık Kontrolü. (1. Basım). Türkiye Klinikleri, p.48-54.

Bakır, N. ve Beji Kızılkaya, N. (2015). Üniversite öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi düzeyleri. Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi5(3), 10-16.

Başoğlu, S., Polat, Ü. ve Güngör, C. (2020). HIV/AIDS Hastalığı ile Yaşam: Öz Yönetim ve Psikososyal Uyum. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hemşirelik Dergisi, 2(3), 183-190.

Biswas, U. N. (2011). Positive thought induction for arresting disease progression: a hypnotherapeutic application in HIV/AIDS. Psychological Studies, 56(2), 192-205.

Brandt, C. P., Gonzalez, A., Grover, K. W., & Zvolensky, M. J. (2013). The relation between emotional dysregulation and anxiety and depressive symptoms, pain-related anxiety, and HIV-symptom distress among adults with HIV/AIDS. Journal of Psychopathology and Behavioral Assessment, 35(2), 197-204.

Çalışkan, T., Çevik, C., & Ergün, S. (2015). Üniversite öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi. Balıkesir Sağlık Bilimleri Dergisi4(1), 27-31

Demir, G., & Şahin, T. (2014). Selçuk üniversitesi öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi düzeylerinin belirlenmesi. Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi4(3), 19-24.

Ezegbe, B. N., Eseadi, C., Ede, M. O., Igbo, J. N., Aneke, A., Nnamani, A., Ugwu, G. C, Ugwoezuonu, A.U., Elizabeth, E., Ede, K. R., Chinweuba, N.H. ve Ede, A. O. (2019). Rational emotive digital storytelling therapy for improving HIV/AIDS knowledge and risk perception among schoolchildren: a group randomized trial. Journal of Rational-Emotive & Cognitive-Behavior Therapy, 37(4), 358-374.

https://www.nimh.nih.gov/health/topics/hiv-aids

Joe, J.R., Heard, N.J. & Yurcisin, K. Entering the Discomfort Zone: Counseling Trainees’ Perspectives on Counseling Clients with HIV/AIDS. Int J Adv Counselling 41, 1–14 (2019). https://doi.org/10.1007/s10447-018-9340-4

Jongsma, A. E., Peterson, J. L. M., Mclnnis, W. P., & Bruce, T. J. (2014). Bütün ruh hastalıkları için yetişkin psikoterapisi tedavi planlayıcısı. (5.Basımdan çeviri). Nobel Yayıncılık.

Kose, S., Mandiracioglu, A., Mermut, G., Kaptan, F., & Ozbel, Y. (2012). The social and health problems of people living with HIV/AIDS in Izmir, Turkey. The Eurasian journal of medicine, 44(1), 32.

Köse, S., Mandiracioglu, A., Mermut, G., Kaptan, F. ve Özbel,Y. (2012). The social and health problems of people living with HIV/ AIDS in Izmir, Turkey. Eurasian Journal of Medicine, 44, 32- 39. doi: 10.5152/eajm.2012.07

Lawler, K., Mosepele, M., Seloilwe, E., Ratcliffe, S., Steele, K., Nthobatsang, R. ve Steenhoff, A. (2011). Depression among HIV-positive individuals in Botswana: a behavioral surveillance. Aıds And Behavior, 15(1), 204-208.

Li, L., Wu, S., Wu, Z., Sun, S., Cui, H. ve Jia, M. (2006). Understanding family support for people living with HIV/AIDS in Yunnan, China. AIDS and Behavior, 10(5), 509-517.

Moskowitz, J. T., Wrubel, J., Hult, J. R., Maurer, S. ve Acree, M. (2013). Illness appraisals and depression in the first year after HIV diagnosis. Plos one, 8(10), e78904.

Başoğlu, S., Polat, Ü. ve Güngör, C. (2020). HIV/AIDS Hastalığı ile Yaşam: Öz Yönetim ve Psikososyal Uyum. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hemşirelik Dergisi, 2(3), 183-190. https://doi.org/10.1007/s11195-013-9304-x

Oran, N.T., ve Şenuzun, F.(2008). Toplumda kırılması gereken bir zincir: HIV/AIDS stigması ve baş etme stratejileri. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 5(1), 1-16.

Özgülnar, N. (2012). Cinsel yolla bulaşan hastalıklarda tedavi ilkeleri. ANKEM Dergisi, 26(Ek 2), 198-202.

Saadat, M., Behboodi, Z.M. ve Saadat, E. (2015). Comparison of depression, anxiety, stress, and related factors among women and men with human immunodeficiency virus infection. Journal of Human Reproductive Sciences, 8, 48-51. doi: 10.4103/0974-1208.153128

Sexually Transmitted İnfections (STIs). (2021). World Healht Organization https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/sexually-transmitted-infections-(STIs) adresinden 26 Kasım 2021 tarihinde erişildi.

Stockton, R., Paul, T., Voils-Levenda, A., Robbins, M., Li, P. ve Zaitsoff, A. (2015). Counselors’ perceptions of HIV/AIDS counseling in Botswana: professional identity, practice, and training issues. International Journal for the Advancement of Counselling, 37(2), 143-154.

Szaflarski, M. (2013). Spirituality and religion among HIV-infected individuals. Current Hiv/aids Reports, 10(4), 324-332.

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü. (2021). Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar. https://www.sagligim.gov.tr/bulasici-hastaliklar/184-sa%C4%9Fl%C4%B1%C4%9F%C4%B1m/hastal%C4%B1klar/cinsel-yolla-bula%C5%9Fan-enfeksiyonlar.html adresinden 26 Kasım 2021 tarihinde alındı.

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü. (2021a). HIV-AIDS İstatistik. https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/bulasici-hastaliklar/hiv-aids/hiv-aids-liste/hiv-aids-istatislik.html adresinden 26 Kasım 2021 tarihinde alındı.

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü. (2020). HIV-AIDS İstatistik. https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/bulasici-hastaliklar/gonore/liste/gonore-istatistik.html adresinden 26 Kasım 2021 tarihinde alındı.

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü. (2019). HIV-AIDS Kontrol Programı 2019-2024. https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/Bulasici-hastaliklar-db/hastaliklar/HIV-ADS/Tani-Tedavi_Rehberi/HIV_AIDS_Kontrol_Programi.pdf adresinden 26 Kasım 2021 tarihinde alındı.

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. (2009). Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (cybe/hıv/aıds) katılımcı kitabı https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/a%C3%A7sap42.pdf adresinden 26 Kasım 2021 tarihinde alındı.

Varni, S. E., Miller, C. T., McCuin, T. ve Solomon, S. (2012). Disengagement and engagement coping with HIV/AIDS stigma and psychological well-being of people with HIV/AIDS. Journal of Social and Clinical Psychology, 31(2), 123–150. https://doi.org/10.1521/jscp.2012.31.2.123.

Workowski, K. A. ve Bolan, G. A. (2015). Sexually transmitted diseases treatment guidelines, 2015. MMWR. Recommendations and reports: Morbidity and mortality weekly report. Recommendations and reports64(RR-03), 1.

Yıldırım, F., & Erbil, N. (2021). Türkiye’de üniversite öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda bilgi düzeyi: Sistematik derleme. Androloji Bülteni23(3), 179-186.

İlginizi çekebilecek diğer yazılarımız:

BOŞ SANDALYE VE ÇİFT SANDALYE TEKNİĞİ

MINNESOTA ÇOK YÖNLÜ KİŞİLİK ENVANTERİ (MMPI) NEDİR?

WECHSLER YETİŞKİNLER İÇİN ZEKA ÖLÇEĞİ (WAIS) NEDİR?

STERNBERG AŞK ÜÇGENİ KURAMI

DEPRESYONUN NEDENLERİ

ANKARA GELİŞİM TARAMA ENVANTERİ (AGTE) NEDİR?

WECHSLER ÇOCUKLAR İÇİN ZEKA ÖLÇEĞİ NEDİR?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir