PSİKANALİZ YAZI SERİSİ – BAĞIMLILIK ve PSİKODİNAMİK YAKLAŞIM
BAĞIMLILIK ve PSİKODİNAMİK YAKLAŞIM
Bağımlılık madde ya da alkolün kötüye kullanımının ağır bir tablo ile seyretmesi sonucu ortaya çıkan madde ya da alkol kullanım bozukluğudur. Bu konu kapsamında oldukça yaygın yaklaşımlar bulunmakla birlikte ele alacağımız psikodinamik bakış açısıdır.
Psikodinamik bakış açısına göre oral dönem fiksasyonu, yetişkinlik döneminde o dönemin temel özelliklerinden olan ağız yoluyla hazza ulaşma davranışını tekrar etmesi, o dönemde haz alınan nesnenin şekil değiştirmesi, çocuklukta hazzı sağlayan anne memesi ya da benzer nesnelerin, ilerleyen yıllarda bağımlılık yapan maddelere dönüşmesi şeklindedir. Yani bu duruma, oral dönem regresyonu denmektedir. Bunun sebeplerinden biri, tamamlanmamış ihtiyaçların kişide gerginlik yaratan bir ego güçsüzlüğüne sebep olmasıdır. Ego işlevsizliği kişinin çevresiyle kuracağı ilişkiyi de zedeleyebilir. Çünkü birey, kendisini kaygıdan uzaklaştıracak savunma mekanizmalarından yoksundur. Bu durum onun ilişkilerinin zayıflamasına ve kişilerarası ilişkilerden uzaklaşmasına neden olabilmektedir. Aynı zamanda ego işlevlerindeki bu bozukluk, kişinin olumsuz duygular karşısında düşük engellenme eşiğine sahip olmasına sebep olmaktadır. Çocuğun şiddete ve ihmale maruz kalması, bağımlılığın gelişmesine, oral saplanmaya ve kendisiyle çatışmaya sebep olabilmektedir. Adler’e göre insanoğlunun temel davranışlarının belirleyicisi aşağılık kompleksidir. Kişi yaşamının ilk yıllarında, sadece kendi varlığından haberdar iken, nesne devamlılığı ve yürüme davranışıyla ile birlikte, kendi dışındaki varlıkların da varlığından haberdar olmaktadır. Kurduğu ilişkiler, kendine dair yorumlamalar yapmasına neden olmaktadır. Bu durumda, dünyayı algılayışında önemli bir belirleyici olan, bakım verenle kurduğu ilişkinin neticesine göre ya sevgi ve güven dolu ya da tam tersi bağların geliştiği bir döneme maruz kalır. Buna göre var olacak bütün eksiklikler, yaşamı boyunca çocuğun tamamlamak istediği süreçler olacak şekilde karşısına çıkacaktır. Bu eksikliklerden kaynaklı olarak ortaya çıkan çatışma durumuyla baş etmek isteyen kişi madde ve alkol kullanımı ile bir baş etme mekanizması oluşturabilmektedir. Otto Rank’a göre ise ilk krizi anne karnından ayrılmasıyla yaşayan bebek, bu durumla baş etme yetenekleri yeterince geliştirilemediğinde travma ile sonuçlanır. Varoluş felsefesine göre, insan kendi varlığının anlamına ulaşma yolunda, yaşadığı yoğun sıkıntılarla baş etme yeteneği geliştirmediği takdirde dışarıdan ulaşılabilirliği olan bir nesneye yönelmektedir.[1]
İnsanoğlunun aşırı güvensizliği, engellenmeye dayanma eşiğinde düşüklüğü ve duygu durumunda negatife doğru bir eğimi bulunmaktadır. Freud’a göre oral dönemde yaşanan saplanma bağımlılığın nedenidir. Bu dönemde çocuk anneye olan bağımlılığını, bağlanma duygusuyla pekiştirir ve annenin farkına varan çocuk her ayrılıkta yoğun bir kaygı yaşar. Çocuğun bağlanma davranışının oluştuğu bu süreçte, bakım verenden yoksun olması bilişsel, duygusal ve sosyal alanlarda sıkıntı yaşamasına, kişilik gelişiminin de aksamasına sebep olmaktadır.[2]
Psikolog Naime DİNÇ
KAYNAKÇA
[1] Ögel.(1997). a.g.e., ss:53-56; Mehmet Ünal.(1991). “Madde Bağımlılığı ve Alkolizmde Aile”. Aile ve toplum yıl, Cilt:1, sayı:, s:80; Ögel. (2014b). a.g.e., s:5.
[2] Orhan Öztürk.(2001). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları. 8. Baskı,Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul, ss:79-80.
İlginizi çekebilecek diğer yazılarımız:
PSİKANALİZ YAZI SERİSİ-FREUD NEDEN ÇOCUKLUK ÇAĞINA İNİYOR?