YAKIN İLİŞKİLERDE İLETİŞİMİ BOZAN UNSURLAR

0 Paylaşımlar

YAKIN İLİŞKİLERDE İLETİŞİMİ BOZAN UNSURLAR

Sosyal bir varlık olan insan kendini ilişkilerde var edebilmektedir. Hayat boyu birçok ilişki deneyimleyen birey için bu deneyimlerin en önemlisini ise yakın ilişkiler oluşturmaktadır. İnsanın yakınlık ihtiyacını gidermenin bir yolu olan bu ilişkiler aynı zamanda bireylerin kimlik gelişimine de katkıda bulunmaktadır. Birey için pek çok avantajı olan yakın ilişkilerde doyum sağlamanın en önemli göstergelerinden biri ise sağlıklı bir iletişimdir. Fakat bu sağlıklı iletişimi kurmanın önünde birçok engel olabilmektedir. Bu engeller bazen tek tarafta olsa da genellikle iletişimdeki sorunun varlığına iki taraf da katkı sağlar. Bilişsel davranışçı ekolün kurucu olan Beck’e göre iletişim bozukluklarının altında yatan birçok bilişsel faktör vardır. Bu yazımızda iletişim bozukluklarına sebep olan bu faktörleri inceliyor olacağız.

Dolaylı İletişim ve Belirsizlikler

Yakın ilişki içerisindeki bireyler birçok farklı konuda birbirleriyle iletişim halinde olurlar. Bu süreçte bazıları çok az konuşma yolunu seçerken bazıları da çok fazla konuşma eğilimindedirler. Ama her iki tarafın da amacı anlaşılmaktır. Buradaki problem tarafların isteklerini ya da fikirlerini direkt söylemek yerine dolaylı söylemeleridir. Bazen de taraflar hiç söylemeden anlaşılmayı beklemektedir. Hatta anlatmak istediğinin tam tersi mesajları vererek bile doğru anlaşılmayı bekleyenler olabilir. Kişiler birbirlerini çok iyi tanıdıkları yanılgısıyla iletişime pek fazla önem vermiyor olabilirler. Aslında birbirlerini çok iyi tanıyan ve dolaylı yollarla da kendilerini anlatabilen insanlar vardır. Fakat ilişkide stres arttıkça bu dolaylı iletişim kanalları tıkanmaya başlar ve bireyler dolaylı mesajları daha olumsuz algılarlar. Doğru iletişimde olması gereken ise iletmek istediklerimizi doğrudan ve net bir şekilde iletmektir.

Savunmacılık

Bazı bireyler reddedilmekten ya da aşağılanmaktan aşırı bir şekilde korkabilirler. Bu durum genellikle savunmacı bir tutum izlenmesine sebep olur. Birey kendini ifade ederken reddedileceğini düşünürse aşırı bir savunucu çaba içine girebilir. Yakın ilişkilerde yaşanan savunucu tutum ise yanlış anlaşılmalara sebep olabilir. Kişi kendini korumak ya da ispat etmek için böyle davransa da bu davranış iletişim problemlerine zemin hazırlar.

Mesajı kaçırmak

İletişim dediğimiz konu çift taraflı işlemektedir. Bireyler sadece kendi anlattıklarına odaklanırsa muhtemelen karşı tarafın anlatmak istediklerini kaçırabilir. Doğrudan veya dolaylı gelen mesajları kaçırmak ise yakın ilişkilerde oldukça problem olabilir.

Monologlar, kesintiler ve sessiz dinlemeler

İnsanların iletişim tarzları birbirinden farklıdır. Kimileri uzun uzun ve detaylı konuşmayı severken kimileri de kısa kısa ve net bir şekilde konuşma yapmayı benimser. Yine bazıları sessizlikten hoşlanırken bazıları ise rahatsız olur. İşte bu tarz farklılıkları ise iletişim problemlerine ve yanlış anlaşılmalara sebep olabilir. Tarz farklılıkları özellikle cinsiyetler arası göze çarpmaktadır. Yapılan çalışmalar kadınların karşı tarafı dinlediklerini belirtmek için sözlü ve sözsüz birçok yöntem kullandıklarını göstermiştir. Aksine erkekler için ise sessizlik dinlemenin bir göstergesidir. Asgari düzeyde teşvik olarak bildiğimiz “hı hıı, evet, anlıyorum” gibi kısa yönergelerin kullanımı kadınlar için “seni dinliyorum” anlamında kullanılırken erkekler için “sana katılıyorum” anlamında kullanılmaktadır. İletişimdeki bu temel fark kadının erkeğin sessizliğini “beni dinlemiyorsun” şeklinde yorumlamasına sebep olabiliyor ve ilişkinin strese girmesiyle sonuçlanabiliyor. Bu yorum farkını bilmek bile iletişimdeki sıkıntıların bir kısmının çözülmesine katkı sunabilir.

Yine iletişim tarzı farklılıklarından kaynaklanan başka bir problem de karşılıklı konuşmanın bir monologmuş gibi algılanmasıyla ortaya çıkmaktadır. Bu durumun sebebi ise konuşmacılardan birinin konuşmasına az ara vermesinden kaynaklanabilir. Fikirlerini ifade ederken kısa aralar veren kişi karşı taraftan cevap bekleme amacındadır. Diğer taraf ise bu kısa aralıkları fark edemez ve cevap verme gereksinimi duymaz. Tipik olan bu durum konuşmaya monolog havası verir ve konuşan için “beni dinlemiyor” algısı yaratabilir. Dinleyici için ise “beni önemsemiyor sürekli kendi konuşuyor” anlamını taşıyabilir. Tarz farklılıklarından doğan bu problemin de taraflarca konuşulması ve “gerçek anlamın” netleştirilmesi önemlidir.

Hız farklılıkları

İletişimi bozan diğer bir faktörde konuşma hızı farklılıklarıdır. Kimileri hızlı hızlı konuşmayı severken kimileri daha tane tane ve yavaş konuşur. Yine bazıları hemen cevap verme, fikrini hemen belirtme eğilimindeyken bazıları da fikir belirtmek için konuşmanın bitmesini bekler. İşte bu hız farklılıkları taraflarca oldukça yanlış anlaşılabilir. Sessizce dinleyen, cevap vermek için karşı tarafın sözünün bitmesini bekleyen biri hızlı konuşan tarafından “beni dinlemiyor, sessiz çünkü konuyla ilgilenmiyor” şeklinde algılanabilir. Tam tersi hızlı konuşan ve cevap vermek için bekleyemeyen biri ise “söz kesen, nezaketsiz” biri gibi görünebilir. Yine burada kişilerin niyet okuma yanılgısından kurtulup açık bir şekilde algıladıklarını ve beklentilerini belirtmeleri bu gibi yanlış anlaşılmaları engelleyebilir.

Kör noktalar

Beck, “İnsanlar duymak istemedikleri şeye ilgisiz kalırlar” diyor. Bazen karşı tarafın konuşmaları bireyin hassas noktalarına dokunabilir. Birey bu sözlerin hissettireceği duygusal yükten kaçınmak için bir blok oluşturabilir. Bu durum uzun vadede ilişkiye oldukça zarar verebilir. Bazen yakın ilişki içindeki bireyler kişiliklerinin diğerini nasıl etkilediğinin hiç farkında olamayabilirler. Saldırgan biri özgüven problemi yaşayan biri için oldukça tehdit edici olabilir ve problemlerinin daha da ağırlaşmasına neden olabilir. Yine burada da hassas noktaları konuşmak ve söylemlerin yarattığı duygusal yıkımı belirtmek işlevsel olabilir. Kişiler karşı tarafın duyarlılıklarına karşı daha hassas olursa bu kör noktalar aydınlanır ve arka planda ilişkiye verdiği zarar azalabilir.

Sorgulamak

Soru sormanın pek çok amacı olabilir. İlgilenmek, öğrenmek, netleştirmek, destek olmak, karar vermek gibi birçok amaca hizmet eden soru sorma bazı kişiler için ise bir tehdit gibi algılanabilir. Genellikle yetiştirilme tarzındaki farklılıklardan doğan bu durum bazılarının soruları “kişiliğine bir hakaret, güvenilirliğine bir tehdit, incelenme, eleştirilme” gibi algılamasına neden olabilir. Böyle algılayan kişi ise savunmaya veya saldırmaya geçebilir. İletişimde böyle bir sorun yaşanıyorsa “neden, niçin” gibi sorular yerine daha tarafsız soru şekli kullanılabilir. Tarafların soru sorma tarzı farklılıklarını fark etmeleri ve birbirlerinin duyarlılıklarını, amaçlarını öğrenmeleri yine yanlış anlaşılmaların önüne geçebilecek en temel çözümdür.

Cinsiyetler arası farklılıklar

Kadın ve erkek arasındaki farklılıklar birçok çalışmaya konu olmuştur. Bu çalışmalardan bazılarında da iletişim tarzları arasındaki farklılıklar incelenmiştir. Bu incelemelerin sonuçları oldukça ilginçtir. Yakın ilişkilerdeki iletişim bozuklarının belki de en temel nedeni bu farklar olabilir. Araştırmacılar kadınların daha çok soru sorma eğiliminde olduğunu ve bunu karşı tarafla ilgilenmek amacıyla yaptıklarını söylemektedir. Erkekler ise soru sormayı bilgi alma amacıyla yapmaktadır. Soru sormak erkekler için kişinin özel alanına girme anlamı taşırken kadınlar bunu yakınlık gösterme niyetiyle yapmaktadır. Bu oldukça önemli bir yorumlama farkıdır. Bu farkı anlamak belki de ilişkilerdeki iletişim problemlerinin bir kısmını engelleyebilir.

Konuşma içindeki küçük teşvikleri ve mırıldanmaları kadınlar daha çok kullanmakta ve bunu konuşmayı dinlediğini göstermek için yapmaktadır. Erkekler ise bu gibi işaretleri sadece karşı tarafla aynı fikirde olduğunu göstermek için yapar. Bu küçük fark büyük bir kaosa sebep olabilir. Sessiz dinleyen erkek kadın tarafından umursamaz olarak adlandırılıp kadının öfkelenmesine sebep olabilir. Aksine mırıldanarak dinleyen kadın ise sadece bunu dinlediğini göstermek için yapar. Kendisiyle aynı fikirde olduğunu sanan erkek ise sonrasında büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilir.

Hemen o anda fikir belirtme eğilimi yine erkeklerde daha fazlayken konuşma bittikten sonra fikir belirtme görece kadınlarda daha fazladır. Bu fark da yine kadınların “eşim hep sözümü keser” gibi bir algı yaşamasına neden olabilir.

Kadınlar saldırganlığı ilişkiyi bozan bir etken olarak görürken erkekler bir iletişim şekli olarak görmektedir. Yine kadınlar daha çok duygularını paylaşma eğilimindeyken erkekler spor ve politika konuşma eğilimindedirler.

Kadınlar sorunları paylaşmayı destek bulma amacıyla yaparken erkekler sorunu çözmeye odaklanmaktadır. Ayrıca ilginç olan başka bir sonuç da kadınların “eğer konuşabiliyorsak her şey iyi” diye yorum yapması erkeklerin ise “konuşuyorsak sorun var demek” diye düşünmeleridir.

Tüm bu farklılıklara rağmen iletişimin sağlıklı ilerlemesi yine de mümkündür. Bunun için ise tarafların bu farklıkları fark etmesi, birbirleriyle konuşması ve bu konuşma sırasında belirsizlikleri en aza indirecek şekilde açık olması gerekmektedir.

Telif hakkı bildirimi için tıklayınız

Yararlanılan kaynaklar ve ileri okumalar

Beck, A. T. (2011). Aşk Asla Yetmez (Çeviri Ed. N Öztan). Ankara, Detamat.

MAHŞERİN DÖRT ATLISI

İÇE AT-MA!

GÜÇLÜ İLİŞKİ EVİ

İLİŞKİLERİ ETKİLEYEBİLEN GÖRÜNMEZ YİRMİ BİR DİNAMİK

Hilal YAYCI KOÇAK

Psikolog // Ege Üniversitesi '2016 - Psikoloji // Pdr YL ⏳ -Togü // Evlilik ve Aile Danışmanlığı YL ⏳- Aü // Tokat GOP Üniversite Hastanesi // psikolojiyazilari.com adlı sitenin kurucusu ve yazarı //

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir